25 Şubat 2016 Perşembe

küsme.

Küsmek Ego'nun en sevdiği stratejilerinden biridir. Küsmek, görmezden gelmek, yokmuş-olmamış gibi davranmak aynı stratejinin ürünüdür.

Küserek karşındaki insanın acı çekmesini ve ondan intikam almayı istersin. Sanki bunu yapınca kazanacakmışsın gibi.

Oysa bunu yaparak seni seven insanları kendinden soğutur ve uzaklaştırırsın. Biraz düşündüğünde çokça uyguladığın bu stratejinin hiç bir işe yaramadığını görürsün!

Küsmek korkunun türevidir. Küsmek çözüm değildir. Sevgide küsmek olmaz!

Korkuna teslim olarak daha nereye kadar gidebileceğini zannediyorsun?



...

sav.

Emin ol herkes senin kadar kötüyü-yanlışı görüyor. Bunu sürekli vurgulamaktan ve söylenmekten vazgeç, çünkü işe yaramıyor! Kötü diyerek onu büyütmekten başka bir şey yapmıyorsun. Artık eyleme geçmelisin!

Doğru ne ise onu yap, kendini değiştir. Bunu yapabilirsen dışarısı buna kayıtsız kalamayacaktır!

Kuru lafı bırak. Unutma Dost, kötülük iyilikle savılır!



...

ego.

Bazen -çoğu zaman- çözüm çok basit ve gözünün önündedir. Ama sen görmek istemezsin!

Bu anlarda sorunu gerçekten çözmek isteyip istemediğini tekrar düşün! Çünkü ego çözmemen için soruna sıkı sıkıya yapışacaktır.



...

yasa.

İhtiyacın olan şeyi başkalarından talep etmek yerine bunun senin içinde zaten var olduğunu bilmen gerekir. Ancak sen yinede bunu dışarıda ararsın ve çoğu zaman hayal kırıklığına uğrarsın.

İnsanlardan seni sevmelerini, sana saygı duymalarını istersin. Oysa bunu yapmazlar!

Ne zaman ki başkalarını boş vererek içindeki bu güce inanır, kendini sevmeye ve kendine saygı duymaya başlarsın işte o zaman dışarıya ihtiyacın kalmaz. Çünkü sevgi ve saygının ta kendisi olmuşsundur. Beklentin son bulmuştur. Bu esnada güzel bir şey daha ortaya çıkar. Başkaları da seni sevmeye ve sana saygı duymaya başlarlar!

Bu, evrenin yasasıdır; dış dünyaya olan beklentilerinden vazgeçtiğinde, istediklerin sana gelmeye başlar!



...

istersen.

Çıkmak istersen sana da bir Mi'rac var!



...

tok.

Dost, taklite tok, hakikate aç ol!



...

başla.

Uygun zamanı bekliyorum deme, çünkü hiç gelmeyecek! Harekete geç, bekleme!



...

düşman.

Dışarıda düşman arama, içindeki sana zaten yeterince zarar veriyor!



...

23 Şubat 2016 Salı

fırsat.

İnsan dününden bilge, yarınından cahil olmalıdır. Her yeni günü öğrenmek ve deneyimlemek için fırsat olarak gör. Yerinde saydığında bile aslında geriye gittiğini bil!



...

sabır.

Acele ediyorsun, sabredemiyorsun, her şey, hemen olsun istiyorsun!

Sistemde sana bunu söylüyor; Şunu iç, hemen kilo ver! şunu yap, hemen paran ikiye katlansın! şunu uygula, sevgilin seni hemen sevsin-köle olsun!

"Sihirli bir hap olsun, içeyim ve istediğim olsun!" diyorsun. Oysa Evrende her şeyin bir oluş-gerçekleşme zamanı vardır. Bunu dışındaki vaatler ise kandırmacadır!

İllüzyonlara kanma! Her ne yapmak, kendinde neyi değiştirmek istiyorsan irade göstermeli ve sabırla yola devam etmelisin.

Ekilen tohum hemen filizlenmez. İki günde ağaç olmaz. Hemen vazgeçip bırakırsan kurutursun. Sabırsızlık edip çok sularsan öldürürsün!

Unutma bunu Dost, vazgeçme. Dileğini sabırla sula!



...

inanç.

Ağzımızdan çıkanlar ve -dolayısıyla- düşüncelerimiz, inançlarımızın ne olduğunu gösterir. İnandığımız şeyleri yaşarız.

"Benden/bizden adam olmaz!"sözü bunun tipik örneğidir. Hem kişisel hem toplumsal olarak kendimize ve başarılı olacağımıza inanmadığımızın kanıtıdır!

Dost, düşüncelerinle yaratıyorsun. Fark et ve dönüştür!



...

22 Şubat 2016 Pazartesi

avam.

Mevki, statü, rütbe ve etiketler avam içindir! Bilge olan bunlarla ilgilenmez.



...

temiz.

Sen zihnini temizlediğinde bedeninde buna uyum gösterecektir.

Daha az uyur ama daha zinde kalırsın. Önceden umarsızca tükettiğin zararlı gıdaları vücudun kabul etmemeye başlar. Daha az yiyerek doyarsın. Sağlıklı gıdalarla beslenirsin. Her alanda sana zarar veren her şeyi reddeder ve iyi olanı tercih edersin.

Hücrelerine kadar bu değişimi hissedersin!

Değişim güzeldir, değişmek mutluluktur. Değiş ve mutlu ol Dost!



...

ödün.

Bir şeyleri elde etmek için kendinden ödün vermene, kendini satmana gerek yok. Kendini sev! Sen kendin olduğunda her şey doğal bir şekilde sana gelecektir.



...

güç?

Aşil* bile topuğu kadar güçlüdür. Kendini çok güçlü zannetme ya da zorluklar gözünü korkutmasın. Hangisine yorarsan.

*Achileus, Truva

iç.

Dost, sorun içeride ama sen çözümü dışarıda arıyorsun! Nasıl olacak bu iş?



...

taraf.

-Ey Musa, doğru söylüyorsun, ama bizim karnımızı firavun doyuruyor!

Musa kavmini doğru yola çağırınca israiloğulları ona böyle cevap vermiş. 2500 yıl geçti. Dünya hala değişmedi!

Bir tarafta kötüye, dünya malına meyleden, doğruyu görmesine rağmen bile bile firavuna tapan büyük kitleler.

Bir tarafta ise gerçeği gören, büyük sıkıntılara, acılara rağmen doğru bildiğinden dönmeyen azınlık.
Elbet ikisine de hakettiği bir mükafat var.

Sen hangi taraftasın Dost?



...

bak.

Güzele herkes bakar, sen güzel bakabiliyor musun onu söyle!



...

hizmet.

Her şey gelişimine hizmet eder, hatta en çok da kötü dediklerin.



...

sır.

Gerektiğinde bırakmayı öğren. Mutluluğun sırrı belki de budur!



...

bilgi.

Kendi dışından bilgi toplamayı kes! Bilgi zaten içinde. Kimse sana sende olan bir şeyi veremez.



...

hastalık!

Yaşam tarzlarımız hastalık yaratıyor!

Bizi modern sitelere, rezidanslara davet ediyorlar. Güzel arabalarla cezbediyorlar. Her an her şeyden haberimiz olmalı, kim ne giymiş, ne yemek yemiş, kim kimden ayrılmış! Sosyal medyaya bağlı kal, cep telefonun elinden düşmemeli.

Bir şey almak istedin ama yeterli paran mı yok? Sorun değil! İster ev ister güzel bir ayakkabı. Kredi kartları ne güne duruyor.

Ama bunun için daha fazla çalışmalısın. Plazalar yeni çalışma alanları. İster müdür ol, ister çaycı. Hepsi aynı değil mi? Modern köle olmadığını kim söyleyebilir?

Şehirler büyüsün, yeşil alanlar küçülsün. Kesilen 2 ağaç sorun değil! Yerine AVM'ler dikilsin. Alacağımız nefesten, çıplak ayakla basacağımız yeşil çimlerden daha önemli o mağazaların vitrinleri.

Sonuna kadar tüket, sakın üretme. İki günlük dünya. Anı yaşa, carpe diem!

Sakın hareket etme, altında araban var. Olmasa da hemen satın al. Arabasız adam olur mu? Kimse bakmaz sonra yüzüne.

Fast yaşa, fast ye! Zaten zaman sınırlı. Kilo al bir güzel. Biraz spor salonlarını dene. Bir kaç hafta git. Olmadı mı? Mide küçültme, liposaction. Biraz paran varsa hepsi halledilir.

İlişkileri de tüket. Anlayış, hoşgörü, empati mi? Bunlar gereksiz ne de olsa. Kötü ol hatta. Kötü iyidir. Herkes seni sevsin. Seni seven böyle sevsin. Tahammül etsin. Olmadı mı? Kapı açık, kimsenin nazını çekemezsin!

Düşünme, okuma, sorgulama. Nasıl olsa senin yerine düşünen büyüklerimiz-liderlerimiz var. Onlardan daha iyisini bilecek değilsin ya.

Hepimiz biliyoruz, sen de biliyorsun. Bir şeyler hatta neredeyse tamamı. Yanlış gidiyor. İyi olsun diye uğraştıkça daha da batıyorsun. Her alanda kaybediyorsun. Kalelerin yıkılıyor. Kandırılıyorsun anla. İlüzyonlara kanıyorsun!

Çok fazla vaktin kalmadı. Bu gidiş gidiş değil. Anlamalısın, bir an önce dönmelisin bu yoldan!



...

maya.

Seven insan vazgeçmez, kolaya kaçmaz, zoru gördü mü yan çizmez. Bunlar korkak insanların eylemleridir.

Ahlakı, iyiliği, adaleti gözetir. Hem kendi, hem çevresi hem de tüm insanlar için. Seven insan iyiliğe meyleder. Onun mayası sevgidir. İstese de kötü olamaz.

Herkes onu yanlış yapıyor görse de, alay etse de, anlamasa da o kendi doğrusundan ayrılmaz. Mükafatı genellikle yalnızlık olsa da sonunda iyinin kazanacağını bilir. Hem bu dünya da hem öte alemde.

''Dünya kötü, herkes aynı şeyi yapıyor, ben enayi miyim, iyi olsam n'olacak, ben yoluma bakarım'' deyip tuzağa düşmez. Kötü olan, kısa ve orta vadede kazanır-kazandım zanneder. Aslında bilmez ki baştan kaybetmiştir. Yazık göremez hakikati. Kalp gözü hep kapalıdır.

İyi olan ise, kimse görmese de zaten kazanmıştır.

Dost! Bu evrenin matematiğidir. İnsanın en temel sınavıdır. Anlarsan ebedi mutluluk daima senindir.



...

efendi.

Kendine hizmet etmeyi ne zaman bıraktın?

Ne zaman kendinin efendisi olacaksın?



...

anla!

Baştakine neden kızıyorsun ki? Sen daha kendini yönetimiyorsun? Kendini yönetebilsen o adam zaten varolmazdı!



...

arzu.

Planlarımız, gerçekleşmesini istediğimiz şeyler, isteklerimiz, sahip olmayı arzuladığımız her şey...
Söz konusun şeylerin bir çoğu aslında bize ait olmayan istekler ve düşüncelerdir.

Biraz düşündüğümüzde istek ve arzularımızın ailemiz, çevremiz, içinde yaşadığımız toplum ve sistem tarafından bize dikte edilen (ithal) istek ve arzular olduğunu görürüz.

Kişinin mutsuz olmasının altında yatan sebep kendisine ait olmayan istekleridir. Kişi, kendi doğasına uygun olan şeyi istemeli, bunun peşinden gitmeli ve gerçekten ne istediği bilmelidir. Sırf başkasında var diye bende de olsun demek -sahip olsa dahi- kişiyi mutlu etmez.



...

ölümsüz.

Ey büyük insan, bilge kişi için zevk de acı da birdir, ikisi de onu etkileyemez: O kişi ölümsüzlüğe layıktır.

Gerçek olmayanın varlığı yoktur ama gerçek hep vardır; bu ikisinin gerçeği, görebilen kişilerce kavranmıştır.

Şunu bil ki herkesin içinde bulunan öz ölümsüzdür; hiç kimse ona bir son veremez.

Ölümlü olduğu söylenen bu bedenler, aslında dayanıklı, yok olmaz ve ölümsüzdür, o nedenle savaş ey Bharata!

Bhagavadgita'dan.



...

kış.

Mevsimler değiştiği gibi sen de değişiyorsun. Kış, sana ne kadar soğuk ve iç karartıcı gelse de, sen de olumsuz duygular uyandırsa da aslında içinde bir çok sırrı barındırır.

Karlar doğayı güzelleştirip dinginleştirirken sana da aynı şekilde yavaşlamanı söyler. Dışarıyı bırakıp kendi içine dönmen ve muhasebe yapman için fırsat verir. Uzun geceler aslında bunun için yaratılmıştır. Doğru ve yanlışlarınla yüzleşebilir, kendine yeni hedefler koyabilirsin. Bahar da filizlenecek ve yazın toplayacağın hasatın tohumlarını, o sevmediğin KIŞ mevsiminde atabilirsin. Kış mevsimi aslında senenin en kıymetli dönemidir. Doğru ve güzel şeyler yaparsan baharla birlikte yeniden doğabilirsin!

Farkına var Dost! Kışı sev. Kendi içine dön ve güzel tohum ek!




...

zen.

Ahmaklar başkalarına gülerler, bilge ise kendine.

Zen deyişi



...

hazır.

Sen kendine yardım etmeye hazır olduğunda evrende sana yardım etmeye hazır olacaktır.

Her şey sen hazır olduğunda gerçekleşir.



...

huy.

Sevmediğin karakter özelliklerin olabilir. Keşke bunlardan kurtulsam dediğin huyların...

Ancak karakterini iyilik için kullanabilirsin. Sevmediğin davranışlarını da dönüştürebilirsin.

Şüpheciysen bunu doğruyu bulmak için kullan. Gerçeklerden kaçmak ya da korkmak için değil. Doğruya meylet. Şüphenin seni paralize etmesine de izin verme.

İnatçıysan doğruya inat et. Daha iyi olmak için, kendini bulmak için inat et. Hatada ısrar etmek için değil.



...

şikayet.

Şikayet eden kişi olaylar karşısında çaresiz olduğunu düşünür. Şikayet etmek güçsüz olduğunu kabul etmektir.

Kişi şikayet etmeyi bıraktığında kendi gücünü fark etmeye başlar.

Dost, şikayet mi edeceksin yoksa gücünü kabul mü edeceksin?



...

mucize?

Mucize dediğin şey, yapılması mümkün olan ancak henüz senin yapabileceğine inanmadığın, "bunu yapmam imkansız!" dediğin şeydir. Potansiyel olarak bu güç içinde yatmaktadır.

Mucize; sadece peygamberlere, velilere, bilgelere özgü değildir. Bu kişiler, senin sandığın gibi Tanrının "torpilli kulları" değillerdir.

Onlar; potansiyellerinin, sınırlarının-daha doğrusu sınırsız olduklarının- farkına varmış ve her an bunun üzerinde çalışmışlardır. Her gün bilinç merdiveninde basamak basamak yukarı çıkmışlardır.

Bu kişiler; mucizeyi "show" olsun diye ya da mürid toplamak için yapmamışlar, senin potansiyelini sana göstermek için yapmışlardır.

Hz. Musa gibi denizi ikiye ayırmana gerek yok! Senin mucizen, şu an isteyip de sahip olamadığın şeylerdir. Güzel bir ilişki, iyi bir meslek, para, aşk, sağlık, mutluluk. Ulaşmanın çok zor olduğunu düşündüğün, üzerinde çalıştığın ama nedense! yapamadığın, yani en derinde aslında "YAPABİLECEĞİNE İNANMADIĞIN" her şey senin için şu an bir mucizedir. Sen inanmaya başladığında ise GERÇEK haline gelir!

Dost, inanmaya başla, bir an önce!



...

kontrol?

Düşüncelerini bile kontrol edemezken, eşini, çocuğunu, sevgilini, patronunu, arkadaşlarını, işini-ortağını, en nihayetinde dünyayı dahi kontrol etmeye çalışıyorsun!

Söyle Dost, nasıl olacak bu iş?



...

bal.

Acı istemiyorum diyorsun ama belli ki acıyı seviyorsun. Acıyı bal eylemişsin. Bu kadar acı çekmenin başka ne açıklaması olabilir ki?



...

kapı.

Girebilme cesareti gösterene bütün kapılar açıktır.




...

engel.

Kişinin değişimi önündeki en büyük engel zaten bildiğini zannetmesidir.

Bildiğini zannetmekten vazgeç. Bilme, ol!



...

doğru?

Doğru kişiyi arama ya da bekleme. Doğru kişi sensin!

Kendi üzerinde çalış.



...

yüzleş.

Nereye gidersin git, sonunda yine kaçtığın kişi ile baş başa kalacaksın.

O kişi sensin!

Bu yüzden; erteleme, yüzleş, hesapları bitir. O seni bitirmeden!

*Namib çölü, Namibya





...

kurtarıcı.

Kurtarıcı bekleme, çünkü yok!

Herkes kendi mehdisini bekliyor. Boşuna bekleme, çünkü dışarıda bir mehdi yok!

Bugüne kadar sırtını hep bir şeylere dayadın. Babana, annene, ailene dayadın. Çocukken haklı olabilirsin ama yetişkin olduktan sonra bunu yapamazsın.

Kadın olarak sırtını önce babana, sonra kocana dayadın. Sonuçları ortada.

İş kuracağım dedin, arkadaşından borç istedin. Amcana, dayına söyledin. Yetmedi gittin, kredi çektin. Bankaya faize razı oldun. Gücüne güvenmedin.

Okulu bitirdin, hayallerin vardı. Bir yerlerde en üst pozisyonda işe başlayacaktın. Ama baktın, sandığın gibi değil. Daha kolayına kaçtın. Sınava girdin. Belki başardın, belki başaramadın. Ama devlete sırtını dayamayı kendine reva gördün. Daha iyisini yapabileceğine inanmadın.

Torpile kızdın ama ilk fırsatta torpile başvurdun. En ufak şey için bile araya tanıdık soktun.

Trafik cezası kesecek memura kadar yalvardın. Hata yaptın, sorumluluk almak yerine ceza kesmesin diye türlü türlü hallere girdin. Yakınım gelse de beni kurtarsa dedin.

En ufak işini bile birilerine yaptırdın. Yemeğini önüne koysunlar, gömleğini ütülesinler istedin. Arkadaşım değil mi, arabasıyla eve kadar bıraksın bile dedin.

Kendine yeterince inanmadın, kendi gücüne güvenmedin. Nasıl olsa bir el uzatan olur dedin.

Hep kurtarıcı bekledin. Şimdi ise ''dünya kötüleşti, biri bir şey yapmalı'' diyorsun. Bağırıp çağırıyorsun. Mehdi bekliyorsun, gelsin hem beni hem memleketi hem de insanlığı kurtarsın diyorsun!

Kötü haber, dışarıda kurtarıcı yok. Bekleme, gelmeyecek!

Herkes kendi eylemlerinden sorumlu. Her koyun kendi bacağından asılacak. Bundan sonra tolere edilmeyeceksin.

Seni kurtaracak tek kişi sensin!. Senin kurtarıcın sadece SENsin!

Uyan artık, ayağa kalk! Kimseden yardım isteme, yardım bekleme. Kendine inan, sadece kendine!




...

şemsiye.

''İnsan beyni şemsiye gibidir, açıldığında daha çok işe yarar.''

Budist özdeyişi



...

görünmeyen.

Görüneni değiştirmek istiyorsan önce görünmeyeni değiştirmelisin. Bunu anlayabilirsen ne yapacağını da bilebilirsin.



...

merkez.

Kontrolü bırak, her şeye yetişmekle uğraşma. Çok şey yapmak istersen hiç birini tam olarak yapamazsın. Kontrol edebileceğin tek şey KENDİNSİN!

Konsantre ol, yapabileceğine odaklan. Dağılma, merkeze gel, kendine gel!




...

21 Şubat 2016 Pazar

sistem.

Ne kainatı, ne insanları, ne de kendini istismar et. Hesap-kitap yapma, çünkü tutmaz. Senin hesabının daha üstünde bir hesap var. Başta kandırdım zannedersin, sonra anlarsın ki sadece kendini kandırmışsın.

Bir şey isterken sadece kendin için isteme. Bütünü de gözetmek zorundasın. Kendin ve bütünün hayrı için iste. Çünkü her şey birbirine bağlı.

Dost, her eyleminin-hatta yapmadığın şeyler için bile- karşılığında bir sonuç var. Düşüncelerinden dahi mesulsun. Karşındakine masumane bir kibirle bile baksan karşılığı var.

Her ne yaparsan -iyi,kötü- sana geri dönecek. ektiğini biçeceksin. Sistem boşluk bırakmaz, hesabı er-geç kapatır.

Bunu bil, sana yeter!



...

keşke.

Ama'ların azaldığında, keşke'lerin iyi ki'lere dönüşmeye başladığında, bil ki iyi yoldasın!



...

bir.

Neden istediklerim olmuyor? diyorsun. Şunu düşün o zaman;

Aklından geçenler, kalbinden geçenler, ağzından çıkanlar ve eylemlerin. Hepsi BİR olmak zorunda. Sen bir olmadığın müddetçe 'Birlik' olmayacak. Eksik kalacaksın. Her şeyin yarım olacak.

Şimdi, bir şey istediğinde tekrar düşün! Hangisi eksik, hangisi yarım, hangisi zıt?



...

ört!

Tasavvuf da incelikler-güzellikler, derin mana taşıyan deyişler vardır. bir örnek; kapıyı kapa denmez, kapıyı ört! denir.

anlayana ne hoş ;)



...

özgür.

Çözemediğinizde özgür bırakın, gerçek çözüm ardından gelecektir.



...

doymak?

Daha çok yiyerek, sağlıksız gıdalarla bedenini doyurdun! Sahte, günübirlik ilişkilerle duygularını tatmin ettin! Harcadın, ihtiyacın olmayan şeyleri satın aldın, arzularını doyurdun!

Peki ya Ruh'un Dost! Ruhunu doyurdun mu?"  



...

mutlu.

Sen mutlu olduğunda gözlerinin içi güler. Cildin güzelleşir, parıldar. Giderek daha sağlıklı bir hale gelirsin. Mutlu ve güzel görünmek için yaptığın makyaja ve estetiğe ihtiyacın kalmaz! Dünya da güzelleşmiştir çünkü sen güzel bakmaya ve güzel görmeye başlamışsındır!



...

moda.

Moda, sen kullandığın, yaptığın ya da giydiğin an "demode" olan şeydir!
Modaya kanma, kendin ol!



...

hizmet.




...

nasıl?

Dost, sorun içeride ama sen çözümü dışarıda arıyorsun! Nasıl olacak bu iş?



...

ateş.

Herkes cehenneme kendi ateşini götürür.

Karacoğlan



...

yara.

Sert görünüp yaralarını saklamaya çalışma. Her ne yaşadıysan bunlar seni güçlü kılacak şeylerdir. Rahat ol ve yaşadıklarını kabullen. Yaraları sev.



...

özsaygı.

Teşekkür etmek, hata yaptığınızda özür dilemek ve gönül almak sizde özsaygının mevcut olduğunu gösterir. Şikayet etmek, yargılamak ve eleştirmek ise tam tersi!



...

cömert.

Kendine ve çevrene karşı merhametli ve cömert ol. Böyle olduğun zamanlarda bolluk ve bereket sana akacaktır. Her türlü maddi ve manevi tıkanıklığı aşmanın yolu budur.

Hiç bir şey boşuna değil. Cömert ol!



...

ters.

İşler ters gidiyorsa, sende onların peşine düşme.



...

prestij?

Kullandığımız cep telefonunu ya da tablet bilgisayarımızı her sene borç harç yenilemek nasıl bize medeni alemin gözünde prestij sağlamaz ve değer katmazsa; seçilmiş ve atanmışların, vergi mükelleflerinin paralarıyla inşa ettikleri görkemli binalarda oturmaları, süper lüks otomobil ve uçaklarını sık sık yenilemeleri de onlara ve temsilcisi oldukları topluma prestij ve katma değer sağlamaz.

Yani sözüm odur ki; yöneticilerimiz bizim yansımalarımızdır! Kendi hayatımızdaki gösterişi, şatafatı, içi boş dışı parlak ambalajları, ''Aksaray''larımızı bitirmeden düzen değişmez.

Her zaman dediğimiz gibi; önce sen değişeceksin, sonra dünya değişecek.



...

kibir.

Kibirin ''farkında'' ol!

Birisi sana yerli ya da yersiz övgüde bulunduğunda, pusuda yatan EGO harekete geçer ve sana fısıldar; ''evet, sen öylesin, harikasın hatta mükemmelsin!''

Otokontrolünü geliştir. Övgüye ya da yergiye ihtiyacın yok. Ne böbürlen ne de gereksiz tevazu göster. Sen aşağısı ya da yukarısı değilsin. Sen, ''SEN''sin. Sadece farkına var. Bu sana yeter!



...

18 Şubat 2016 Perşembe

gemi?

Çoğu insan gemisini limanda bağlı halde tutar. Çünkü liman, fırtınalı denizden, okyanustan çok daha güvenlidir. Bilinmeyene doğru yelken açmaktansa daha basit ve korkutucu olmayanı tercih eder.

Ancak gemi yapısı gereği okyanusa açılmak, bilinmeyeni keşfetmek amacıyla yapılmıştır.

İşte insan da böyledir. Potansiyeli ve amacı çok büyüktür. Ama o da hep küçük ama güvenli dünyasında yaşamayı tercih eder. Okyanusa bakar durur, iç geçirir. Ne hikmetse o zinciri, halatı bir türlü bırakamaz!

Korkusundan sıyrılan, zincirini kıran insan içinse her zaman mutluluk vardır.



...

14 Şubat 2016 Pazar




...

kestirme.

Aydınlanmaya giden kestirme bir yol yoktur. Birisinden senin için bu yolu yürümesini isteyemezsin. Ya da sırtına binip seni götürmesini.

Kopya çekemezsin, yanındakinin kağıdına bakmakla olmaz. Kayırmaca yoktur. Paran bu yolda geçmez.

Dinin, dilin, statü ve mevkinin, etiketlerin, hangi sınıfa, zümreye, aileye ait olduğunun bu yolda önemi yoktur. Bunlar sana ayrıcalık kazandırmaz.

Günü geldiğinde herkesin ne kadar yol yürüdüğüne bakılır. Her şey apaçık ortaya çıkar.

Dost, yolda tek başına olduğunu asla unutma! Kendi gücüne güven, kendine inan!





...

boşalt.

Meditasyon çoğu insan için anlamsız, lüzumsuz gelir. Bir hevesle yapmak isteyenler ise sabırsız davranıp kısa sürede vazgeçer.

Meditasyon karmaşık bir şey değildir. Sen öyle düşündüğün için karmaşıktır. Meditasyon senin doğandır. İçinde meditasyon yeteneği mevcut. Sadece aksini düşünüyorsun.

Doğa, hayvanlar, dünya hemen her şey meditasyon yapar. Kediler yapar. Maymunlar yapar. Saatlerce kıpırdamadan duran bir timsah ya da kurbağa sana saçma gelir. Oysa o an meditasyon yapmaktadırlar. Hayvan bile yapabilirken sen neden yapmayasın?

Daha ileri gideyim. ''Yaparsan iyi olur'' ya da ''Ara sıra olsa da yap'' vs. demeyeceğim. Yapmalısın, YAP! Çünkü bu giderek daha zaruri bir hale geldi.

Sorunlarınla boğuşuyorsun. Zihnin doluyken nasıl çözeceksin? Çözemezsin, mümkün değil, olmaz!
Sevgilinle olan sorununu, parasızlığını, hastalığını... En ufağından en büyüğüne tüm sorunlarını zihnin kaos içindeyken, karmaşa içindeyken çözemezsin. Koştururken olmaz. Durmalı ve sakinleşmelisin. Zihnini boşaltmalısın. Korkuyu uzaklaştırmalısın.

Meditasyon çeşitlidir. Kendine uygun olanını bul. Meditasyon yap!





...

tekamül.

Acı ve ıstırap verici olarak gördüğün her şey seni tatlı uykundan uyandırmak ve seni tekrar kendi yoluna sokmak adına gelir.

Sen yola girmemekte ısrar ettikçe kötü dediğin olaylar başına gelmeye devam edecektir.

Unutma! Her şey senin tekamülüne hizmet eder.

Dost, uykundan uyan ve yola koyul. Dünyanın seni oyalamasına izin verme.



...

yansıma.

Hayatından şikayet ediyor ve onu değiştirmek için mücadele ediyorsun. Kişi, durum ve olaylarla kavga halindesin. Oysa dışarıdan gelen bir şey yok, bu hayatı sen yarattın.

Aynadaki görüntüyle savaşırken bu mücadeleyi kim kazanır?

Ben aynada gülümsersem o da bana gülümser. Aynaya üzgün bakarsam aynadaki yansımam da bana öyle bakar. Aynaya yumruk atsam sonucu ne olur?

Dünyayı değiştirmekle uğraşma. Dünya senin yansıman. Önce içini değiştir.



...

meditasyon.

Zihnini boşalt, emin ol bu zor değil!
Ne yapıyorsan sadece ona odaklan. Rahatla.
Her anını bir meditasyona dönüştür.






...

hazine.

Hazine dediğin öyle ulu orta yerde olmaz.


*foto : Kao Luang Cave Temple





...

sade.

-Listemde bir sürü arkadaşım var ama başım sıkıştığında koşacak kimse yok!
-Dolabım ağzına kadar dolu ama giyecek bir şey bulamıyorum!
-Her şeye yetişmeye çalışıyorum ama hiç biri tam olmuyor!
-Flört ettiğim bir çok kişi var ama beni seven-sevdiğim kimse yok!

Sadeleşmektir çözümü, çok olmak değil az olmak da değil, ÖZ olmaktır!

Sadeleş Dost, sadeleş ki mutlu olasın!



...

iyi?

-Bütün bu kötü şeyler, olaylar, kişiler vs. neden beni buluyor? Oysa ben iyi bir insanım!

Böyle dediğin zamanlar mutlaka olmuştur, peki söyler misin iyi olmak ne demektir?

Herkesle iyi geçinmek mi yoksa kimseyle -özellikle de sevdiğinle- kavga etmemek için sorunları görmezden gelmek, kendinden ödün vermek midir iyi olmak?

İyi olduğunu ya da doğru yaptığını düşündüğün şeylerin arkasında yatan asıl şey nedir, hiç düşündün mü? İyi misin yoksa korkuyor musun?

Unutma, her ne yaşıyorsan bunu yaratan sensin. İyi olmak ayrı şey, kendini bilmek, farkında olmak ayrı şey.

İyi bir insanım derken düşün. Yaşadığın şeylerden sonra kaderi suçlamaktan vazgeç. Zanlardan sıyrıl.

Kendini temizle, dönüştür ki gerçekten iyi insan ol!



...

nasıl?

Dilinle söylüyor ama kalbinle inanmıyorsun. Bedenin, zihnin ve kalbin farklı yönlere gidiyor. BİR değilsin.

Söyle Dost, nasıl olacak bu iş!



...

13 Şubat 2016 Cumartesi

ayna.

-Kader bana gülmüyor!

Kader bir aynadır, sen gül ki o da sana gülsün.



...

düşman.

Düşman arayan kişiye kendisi (cahilliği) yeter.



...

korku kovalar.

Kaçtığımız şey, her ne ise onunla yüzleşme ihtimalimiz yüksektir. -hatta kesin!- Zamanı gelince korktuğumuz şeylerle karşılaşacağımızı bilmeliyiz. İstediğimiz kadar istemediğimiz durumlarla da karşılacağımızı hesap etmeliyiz...

Hepsi birer imtihan; bazen en çok sevdiğimizle, bazen en büyük korkumuzla sınanırız. Çoğu zaman her ikisiyle de...

Bu sebep ile; sevgi ve korku zıt da olsalar aslında kardeştir, biri olmadan diğerini anlayamazsın. Her şeyin zıttı ile yaratılması -dualite- gibi.

Bunda da derin bir sır vardır. O sırrı görenlere selam olsun.



...

hür.

Sistematik olarak bilinçsizlik-cahillik haline maruz bırakılıyoruz. Sistem bilmemeniz, sorgulamamanız, olduğu haliyle her şeyi kabul etmeniz üzerine kurulu. Böyle bir sistem içinde insana iki seçenek kalıyor.

Ya tatlı uykunuzdan uyanmamayı tercih edeceksiniz, ki bu adı konulmamış köleliktir. Ya da uykunuzdan uyanacak, perdeyi kaldıracak, hakikati göreceksiniz. Bu ise özgürlüğe açılan yoldur.

İnsanın tohumunda HÜR olmak vardır. Ama insanlık şu an isteyerek köle olmayı seçiyor.



...

yol.

Tanrıya ulaşmanın yolu nedir? Bunun kaç türlü yolu vardır? diye sorarlar.

Tanrıya ulaşmanın bir çok yolu vardır. Yaratılmışların nefesi sayısınca yol vardır hatta.

Sana 'şu yol doğrudur, bu yoldan gitmelisin!' diyenlere kulak asma.

Sana da bir yol yazıldı. Sana özel. Başkasının yolunu boş ver. Arzulama ve kimseyi kıskanma. Sen kendi yolunu ara.



...

boşluk.

Evren boşlukları sevmez. Hayatınızda boşluklar varsa bunları doldurmaya çalışacaktır. Ancak bunun tek bir koşulu vardır. Vadesi dolmuş, işini bitirmiş, vazifesini görmüş şeylerle tam olarak vedalaşmak.

Yeni bir ilişki istiyorsanız eskisini tamamen bitirmeniz gerekir. Yeni bir iş istiyorsanız sizi mutsuz eden mevcut işinizle vedalaşmanız gerekir. Yeni kıyafetler istiyorsanız, dolabınızdan giymediklerinizi çıkartmanız gerekir. Yeni ne istiyorsanız eski olandan sevgiyle uzaklaşmanız gerekir.

Unutmayın, tam olarak bir boşluk yarattığınızda ve ''ben hazırım'' dediğinizde yeni ve güzel şeyler hayatınıza gelecektir.



...

liyakat.

Evren liyakat esasına göre çalışır. Oturup bir şeylerin sana gelmesini bekleme. İstediğin şeyler için belli oranda çaba göstermelisin. İstediğin her neyse ona layık olmalısın.



...




...

sanat.

Tanrı evreni sanatla yaratmıştır. En ufak zerresinde dahi sanat vardır. Evrende şiiri, müziği, estetiği, dansı ve daha fazlasını bakmayı becerebilirsen görebilirsin.

Sanatla uğraşan kişi ucundan da olsa tanrısallığı deneyimliyordur.



...

özgür.

Çalışmayan beden, düşünmeyen zihin, sevmeyen ruh uyuşur!

Uyuştuğunda ÖZGÜR olamazsın.

Seni uyuşturmalarına izin verme Dost!

mükafat.

Bilen insan ile bilmeyen insan arasındaki bu ikilemden hep bahsedilir. Kişinin bilinç düzeyi arttıkça kendine olan güveni sarsılmaya cehalet artıkça da ilginç bir şekilde güveni artmaya başlar.

İnsan öğrendikçe kendisi ne kadar çok şey bilse de aslında evren karşısında o kadar küçük olduğunu görür. Bundan dolayı doğal olarak haddini bilmeye çalışır. Bu haddini bilme-anlamaya çalışma ilk başlarda yetersizlik korkusuyla birlikte özgüven eksikliğini getirecektir. Ama yola devam edildikçe kişi kendinden emin olmaya başlayacaktır.

Bilmeyen insandaki güven, sahte bir güven duygusudur. Kısa vadede kazandırır, uzun vadede kaybettirir. Bilen insanda ise zamanla gerçek özgüvene evrilecektir. Kısa vadede tökezler ama geri kalanında hep kazanır!

Cahil olan kasesindeki suyu bilir. Onun haddi odur. Ama bilen insan kasesindeki suyu bildiği gibi karşısındaki okyanusu görür. Dilediğinde kasesindeki suyu içer ve boşalan kasesini okyanustan doldurur.

Cahil insan cehalet çölünde gezer. O çöl onun için vahadır! Çünkü dünyası o kadardır. Cahilin mükafatı budur!

Hakikat yolcusu ise çölü de görür, denizi de! Cahil olan hakikat bahçesine giremez. Oraya ancak bilen insan girer.



...

fark.

Herkes ile aynı telefonu kullanarak, aynı ayakkabıyı giyerek, aynı şeyleri yaparak, trendleri, modayı takip ederek FARKLI olamazsın.

Farklı olmak istiyorsan kendini ifade edecek bir şey bul. İçindeki cevheri ara, yeteneklerini keşfet!

Unutma! Kimse senin gibi şarkı söyleyemez, kimse senin gibi resim çizemez, kimse senin gibi yazamaz, kimse senin gibi dans edemez. Yaptığın her ne ise sana has, sana özeldir.

Dost, kendini keşfettiğinde sana özel olan şeyi bulacak, onu yapacak ve böylece zahmetsizce farklı olacaksın.



...

başlangıç.

Her şeyin başı kendini sevmek. Nereden başlayacağını bilmiyorsan buradan başla!



...

masraf.

Cehalet masraflıdır. Sürekli kaybettirir. Öğrenmek ise en karlı yatırımdır. Zamanla bilgeliğe dönüşür.



...

aydınlanma.

Ruhsal Aydınlanmanın belirtileri-II

-Kendiliğinden, geçmişten kaynaklanan korkuların aksi yönünde davranma ve düşünme eğilimi.

-Endişe becerisinde azalma.

-Açıkça her anın keyfini çıkarabilme yeteneği.

-Diğerlerini yargılama becerisinde azalma.

-Çatışma ve anlaşmazlıkta yetenek kaybı.

-Kendi kendini yargılamaya karşı olan ilginin azalması.

-Sebepsiz huzur ve mutluluk hali.



...

aydınlanma.

Ruhsal Aydınlanmanın Belirtileri

-Olaylara müdahale etmektense oluruna-akışına bırakmaya karşı artan bir eğilim, kontrol etme dürtüsünde azalma.

-Sık sık gelen sebepsiz gülümseme atakları :)

-Diğer insanlarla ve doğayla bağlantıda olduğunu hissetme, Birlik Bilincine yöneliş.

-Giderek artan şükür hali, halinden memnuniyet.

-Diğerlerinin eylemlerini eleştirmeme, ilgisizleşme, kendine yöneliş.



...

irade.

Evrendeki en temel yasa Hür İrade-Seçim yasasıdır. Bu yasa hayatındaki tüm kararları bilinçli yada bilinçsiz (bilinçaltı düzeyde) bir şekilde kendi hür iradenle aldığını söyler.

Bilinç seviyen düşükse kararlarını senin yerine bir başkası alır. Yani iradeni başkalarına teslim etmişsin demektir. Bunu yaptıktan sonra ağlayıp sızlamanın bir anlamı yoktur. Hayatından memnun olmayan, kendi hayatını yaşayamayan herkes aslında bunu yapmaktadır.

Bilinç seviyesi yükseldikçe kişi hayatını yaratanın kendisi olduğunun farkına varır. Tüm günah ve sevaplarının sorumluluğunu alır. Bilinçli bir şekilde seçim yapar. Hür bir şekilde başkalarına bırakmadan karar vermeye başlar ve bunu uygular.

Karar ver; hangisini seçeceksin?



...

yolculuk.

Açman gereken yegane kapı kendi kapındır. Yapman gereken yegane yolculuk ise kendi yolculuğundur.

Kapı kendi içine doğru açılmalı, yolculuk ise yine kendi içine doğru yapılmalıdır.

Bunun dışında kalan her şey bir yanılsama-ilüzyondur.



...

ezber.

Ezberlerini bırak. Ezberin bozulmadan kaderin değişmez.



...

su.

Yeteri kadar su içmeyi ihmal etme, vücuduna sık sık su değsin, suyla aranı iyi tut. fırsat buldukça denize gir. Olmadı otur denizi izle, sesini dinle.

...ve su gibi ol. Önüne çıkan zorluklar karşısında akıcı ve yol bulucu ol. Su önündeki kayayı kaldırıp atmak için uğraşmaz. Kayaya direnmez. Yanından geçer ve gider. Bi bakmışsın o kocaman ve sert kaya yavaş yavaş aşınarak yuvarlacık güzel bir kayaya dönüşmüş!

Unutma; Su gibi ol, akışta ol!



...

toprak.

Toprakla uğraş, bir şeyler ek ve biç. Küçücük tohumun filizlenmesini, büyümesini ve çiçek açmasını-meyve vermesini izle. Ekecek yerin olmasa da bir yere fidan dik, onu sık sık ziyaret et ve sula. Olmadı evinde bitki yetiştir.

Toprağa basmayı da ihmal etme. Çıkar ayakkabılarını ve özgürce bas. Negatif enerjini at, topraklan!

...ve toprak gibi ol. Sana ne gelirse iyi ya da kötü kabul et. Toprak ayrım yapmaz, kötüyü içinde eritir, öğütür, zararsız hale getirir. İyiyi ise büyütür ve yeşertir. Yaratıcıdır. Bunları yaparken hiçbir şey beklemez. Merhametlidir, karşılıksızca verir. Vermekle kendinden bir şey eksilmez! Daha da çoğalır.

Unutma; toprak gibi ol, ayırma, bölme. yaratıcı ol, verici ol!



...

ateş.

Ateş : Güneşi ihmal etme, fırsat buldukça güneşe çık, güneşin tadını çıkar. Aç perdelerini, evin güneş görsün.

...ateş gibi ol, ama öfkeli değil. Ateş hareketlidir, canlı ve enerjiktir. Ateş yakıcıdır ama dönüştürücüdür. Tüm negatifliklerini, kötü huylarını yak ve dönüştür. Değiş, değişmekten korkma. Yan ki küllerinden yeniden doğ.

Ateş cesarettir, ateş dönüşümün için gerekli olan enerjiyi sana verecektir.

Unutma, ateş gibi ol, cesur ol, yanmaktan korkma!



...

kapa gözünü.

Gözünü kapattığında dışarıda gördüğünden çok daha fazlasını göreceksin. Belkide bütün gerçeklik ve doğru cevaplar oradadır, ne dersin?



...

rahat.

Rahat ol, senin olan senindir. Hiç bir kuvvet onu senden alamaz.



...

lider?

Önce kendini yönet, idare et. Önce kendinin LİDER'i ol!



...

zihin.


Zihnini sustur, o zaman aradığın cevap sana gelecektir!



...

kalp.

Kırık bir kalbin varsa n'olmuş yani? Bu en azından denediğini gösterir. Gerçekten sevmeden ölen milyonlarca kalp var.



...

karar.

Nasıl hangi elbiseyi giyip giymeyeceğine karar verebiliyorsan zihnin için de aynı kararı verebilirsin. Arada fark yok.

Güzel olan düşünceleri zihnine al, kötüleri ise dışarıda bırak.



...

Abdal ile Aptal #3

Bazı abdallar ‘aptal’, bazı aptallar ‘abdal’ görünür. Abdal görünmek kolay, olmak zordur.



...

kapı.


Girebilme cesareti gösterene bütün kapılar açıktır.



...

12 Şubat 2016 Cuma

düşman.

En büyük düşman en son bakacağın yere saklanmıştır.

Julius Caesar



...

savaş.

En büyük savaş kendine karşı olan savaşındır.



...

Abdal ile Aptal #2

Abdal olan hazzın (güzelin) peşinden koşar, aptal olan yararın (çıkarın). Bu yüzden ilki hep acı çeker, ikincisi daima zarar eder.



...

Abdal ile Aptal #1

Abdal anlamak, Aptal ise anlaşılmak ister. Oysa hakikatte ilkinin 'anlaşılma'ya, ikincisinin ise 'anlama'ya ihtiyacı vardır.



...

yansıma.

Adamın biri güzel, mehtaplı bir gecede bir suyun başına oturmuş, Ay'ın sudaki yansımasına bakarak hayranlıkla izliyormuş. O sırada oradan geçmekte olan bir sufi, adama sormuş

-Ne yaparsın?

Adam cevap vermiş Ay'a bakıyorum.

Sufi, adamın ensesine patlatmış ve demiş

-A be ahmak, kendini bilmez, kafanı kaldır artık, yukarı bak!

Çoğumuzun hayata bakışını özetleyen bir hikaye. Dar bir açıyla olaylara bakıyoruz. Sorunları görmezden geliyoruz. Ya da sorunlar karşısında ürettiğimiz çözümler işe yaramıyor. Çünkü  öz'e inemediğimiz için doğru teşhis koyamıyoruz. Sürekli bir kısır döngü içerisinde sınırlı hayat sürüyoruz. Gördüğümüz yansımayı  gerçek  zannediyoruz. Çok az insan ise yukarı bakıyor.

Kafasını kaldırıp Ay'a bakanlara selam olsun...



...

Zerre küllün aynasıdır.

En büyük Hint şairlerinden biri olan Rabindranath Tagore, dedesinin arkadaşı olan yaşlı bir adamdan oldukça rahatsızdı. Bu adam yakında oturduğu için sık sık evlerine gelmekte ve Tagore’un başını ağrıtacak bir şeyler yapmadan da gitmemekteydi. Mutlaka onun odasının kapısını çalıp sorardı, “Şiirlerin nasıl gidiyor? Gerçekten Tanrı’yı tanıyor musun? Aşkın ne olduğunu gerçekten biliyor musun? Söyle bana, şiirlerinde söz ettiğin tüm bu şeyleri biliyor musun? Yoksa yalnızca sözcükleri kullanmakta mı ustasın? En aptal adam bile aşktan, Tanrı’dan, ruhtan söz edebilir ama senin gözlerinde bunları gerçekten deneyimlediğine dair bir iz göremiyorum.”

Tagore ona yanıt veremezdi. Aslında haklıydı da adam. Yaşlı adam pazarda rastlaştıklarında onu alıkoyup sorardı, “Tanrına ne oldu? Onu bulabildin mi, yoksa hala hakkında şiirler mi yazıyorsun? Unutma, Tanrı hakkında konuşmak onu bilmek demek değildir.”

İnsanı son derece müşkül durumda bırakan biriydi. Tagore’un büyük saygı gördüğü- Nobel ödülünü kazanmıştı- şair toplantılarında bu adam da mutlaka orada olurdu. Sahnede tüm şair ve Tagore hayranlarından önce adam onun yakasına yapışıp, “Hala gerçekleşmemiş. Bütün bu aptalları niye kandırıyorsun? Onlar küçük aptallar, sen daha büyük bir aptalsın; onlar ülke dışında tanınmıyor, sense tüm dünyada tanınıyorsun ama bu yine de Tanrıyı bildiğin anlamına gelmez.” diyordu.

Tagore günlüğüne şöyle yazmıştı: “Bu adam tarafından öylesine taciz edilmiştim ve öylesine delici bakışları vardı ki ona yalan söylemek imkansızdı. Onun varlığı insanı ya doğruyu söylemeye ya da tamamen sessiz kalmaya zorluyordu.”

Ancak bir gün beklenen gerçekleşti…

Tagore bir sabah yürüyüşüne çıkmıştı. Gece yağmur yağmıştı, saat çok erkendi ve güneş doğuyordu. Okyanus altın rengindeydi ve yolun kenarında toplanan su birikintileri de küçük göller oluşturuyordu. O küçük gölcüklerde de güneş aynı görkem, aynı renk, aynı coşkuyla doğuyordu. Ve yalnızca bunu deneyimlemek, varoluşta hiçbir şeyin diğerinden daha değersiz ya da daha üstün olmadığını, her şeyin bir bütünün parçası olduğunu görmek onun içinde ansızın bir şeyleri tetikledi. Hayatında ilk kez o yaşlı adamın evine gidip, kapıyı çaldı ve adamın gözlerine bakıp, “Şimdi ne diyorsunuz?” diye sordu.

Aldığı yanıt şuydu: “Şimdi söylenecek hiçbir şey yok. Artık gerçekleşmiş, seni kutsuyorum”.



...

yaralarını sev.

Sert görünüp yaralarını saklamaya çalışma. Her ne yaşadıysan bunlar seni güçlü kılacak şeylerdir. Rahat ol ve yaşadıklarını kabullen. Yaraları sev.



...

döngü

Her zaman iyi olamazsın, her zaman da kötü. Bu bir döngüdür, doğaldır ve gelişimin için şarttır.

Sadece, yaşadığın şeyin farkında ol! İyi olduğunda şükret, ANını onurlandır, bu ''farkındayım'' demektir. Kötü olduğunda ise içine dön, muhasebe yap, kendini hesaba çek. Özür dile, affet kendini. Bu da ''farkındayım'' demektir.

Unutma, bu bir döngü. Hangisinde daha çok kalacağın ise senin seçimin!



...

neden?

Neden istediklerim olmuyor? diyorsun.

Şunu düşün o zaman:

aklından geçenler, kalbinden geçenler, ağzından çıkanlar ve eylemlerin. Hepsi 'BİR' olmak zorunda. Sen BİR olmadığın müddetçe birlik olmayacak. Eksik kalacaksın. Her şeyin yarım olacak.

Şimdi, bir şey istediğinde tekrar düşün! Hangisi eksik, hangisi yarım, hangisi zıt?



...

değiş ya da diren.

Değişimin zorunlu olduğunu fark ettiysen ve bunun için çalışıyorsan -biraz zorlanacaksın ve zaman alacak- emin ol yolun sonunda seni güzel bir şey bekliyor olacak.

Ancak, hala seni bir adım dahi ileri götürmeyen eski halinle-inançlarınla, düşünce kalıplarınla yaşamaya devam edeceksen sorunlarla boğuşmaya ve dibe doğru gitmeye hazır ol!

Seçim senin; değiş ya da diren!



...

Gülümse

Sen mutlu olduğunda gözlerinin içi güler. Cildin güzelleşir, parıldar. Giderek daha sağlıklı bir hale gelirsin. Mutlu ve güzel görünmek için yaptığın makyaja ve estetiğe ihtiyacın kalmaz! Dünya da güzelleşmiştir çünkü sen güzel bakmaya ve güzel görmeye başlamışsındır!



...

...


Sessizliğin Sesi

Ey Lanu*

Zihin gerçeğin büyük katledicisidir.  Lanu, Katlediciyi katletmelidir.”

Kitap okuyanlar bilir. Ne kadar çok kitap okusak da bizim için değerli olan bazı kitaplar vardır. Bu kitaplar sürekli başucumuzda durur ve dönüp dönüp tekrar okuruz. Her okuyuşumuzda daha önce fark etmediğimiz bir detayı fark ederiz. Her okuyuşumuzda daha fazla tat alırız. Canımız sıkıldığında, cevaplar aradığımızda ve ya cevapları hatırlamak istediğimizde bu kitaplar bize yardımcı olur.

Benim içinde öyle olan bir kitabı sizlerle paylaşacağım. Kitabın adı;

Sessizliğin Sesi.

Bu kitap, uzak doğu felsefesi içinde yer alan Tibet Bilgeliğinin dayandığı metinlerden biri olan Altın İlkeler Kitabı‘nın (The Book of the Golden Precepts) bir bölümünü içermektedir.

Bu metinlerin, genellikle, 7500 – 8000 yıllık olduğu kabul edilmektedir. Diğer bazı kaynaklar ise, palmiye yapraklar üzerine yazılarak, korunması için kimyasal işleme tabi tutulan söz konusu belgelerin minimum on bin yıllık geçmişi olduğu kabul etmektedirler. Bu metinler Helena Petrovna Blavatsky* tarafından tercüme edilerek 1889 yılında yayınlanmıştır.


Daha önce bu tarz kitaplar okumadıysanız -ya da tam bir ifadeyle söyleyecek olursak- ve kendi içsel yolculuğunuza henüz başlamadıysanız, Sessizliğin Sesi size son derece anlamsız gelecektir. Bu durumda kitabı bir yana bırakın ve uygun zamanın gelmesini bekleyin derim. Yok, eğer bu yolculuğa başladıysanız Sessizliğin Sesi, her okuduğunuzda size daha fazla tat verecek ve sizi aydınlatacaktır.


Kitap 3 bölümden oluşmakta.
1. Bölüm Sessizliğin Sesi,
2. Bölüm İki Patika,
3. Bölüm Yedi kapı.


1. Bölüm, şöyle başlıyor:
Ey Lanu,

”Zihin gerçeğin büyük katledicisidir. Lanu, Katlediciyi katletmelidir.”

Çünkü uyanırken rüyasında gördüğü tüm şeylerin kaybolması gibi kendi şekli de kendisine bir yanılsama olarak göründüğünde, çokları duymayı kestiğinde, sadece o an BİR‘i ayırt edebilir, dış sesi öldüren iç ses.

Fark ediyoruz ki fantazi, varsayım ve önyargılar ile zihnimiz bizi yanılsamalar içine sokuyor. Bunu fark edip zihnimizi susturmaya alıştıktan sonra karşımıza 3 oda çıkacağından bahsediyor. Bu odalar ise;


Cehalet Odası, Öğrenme Odası ve Bilgelik Odası.


Bu odalarla da ilgili şu ifadeler yer alıyor.
Bu oda (Cehalet) “Işığı gördüğün, içinde yaşadığın ve öleceğin odadır.”

Bu odayı geçmek için bizi hayata bağlayan arzuların aklımızı karıştırmasına izin vermemek gerekiyor. Karanlığın içinden bize ait olanı bulmakla ilişkili bir bilinç odası burası.

Buradan geçince Öğrenme Odasına varırız.  Burası “ruhun çiçeklerini bulduğu yer” olarak tarif edilmiştir. Farkında olmadan günlük koşuşturmaca içinde sürüklenen ruhun bir an uyanıp kendi bilincine varmasıyla birlikte yolda olan kişiyi bir öğrenme merakı sarmaya başlar. Fakat bu odadaki “her çiçeğin altında bir yılan çöreklenmiştir”. Yani burada öğrendiği bilgiler konusunda çok dikkatli olunmalıdır. Çünkü entellektüel bilgi eğer hayata geçirilmezse, hiçbir faydası yoktur, üstelik zararlıdır da. Çünkü kişi uygulamadığı bilgiyi “biliyor” sanır.

Üçüncü oda, Bilgelik odasıdır.

“Orada yıkılmaz, her şeyi bilme çeşmesinin kıyısız suları uzanır.”

Bu bilinç durumunda da yapılması gereken şey, bize “hayat vermesi gereken kişiyi aramak” olacaktır. Kişi hocasıyla bu odada yüzleşmelidir. Bu oda artık yanılsamaların kişiyi yanıltamadığı, duyuların zevklerine kapılınmadığı bir bilinç odasıdır.

Bilgelik odasını geçip “Saadet Vadisi” ne varmak için “ Büyük Sapkınlığa karşı duyuları kapatmak” gereklidir. Büyük Sapkınlık burada, önceden de açıkladığımız gibi kendini bütün olandan ayrı hissettiren insan egosunun tuzağına düşmek anlamındadır. Bu tuzak bizi yolun başında denediği gibi, bilge bir kişiyken dahi deniyor. Buradan da anlayabiliriz ki aslında insan egosunun ölmesi insanın kendini bulması adına çok önemli bir faktördür:

“Ebedi hayatın saf suları açık ve berraktır, muson fırtınalarının çamurlu akıntıları buna karışmaz”.

2. Bölüm olan Patika da, yolculuğunuz sırasında rastlayacağınız şeyler ve yüzleşmeniz gereken sınavlar hakkında bilgi verilir.

“Patikaları ara. Fakat yolculuğuna başlamadan önce ey Lanu, temiz kalpli ol. İlk adımı atmadan önce gerçeği yalandan, fani olanı ebedi olandan ayırt etmeyi öğren.”

Bu patika ÖZGÜRLEŞME‘dir. Patikanın sonunda sembolik olarak anlatılan 7 kapının bulunduğu noktaya gelirsiniz. Bunlar da son bölüm olan 7 Kapı da bahsedilmektedir.

‘Ve şimdi bütün bilginin mükemmelleşmesi olan Boddhi ağacının altında dinlen (olgunlaşmayı bekle, hala çarpışan istek ateşleri ve bunlardan ayrılmaya çalışan senin oluşturduğun sükûnet yanlızlığındaki mahsunluk fırınında Yûnus gibi pişecek ve olacaksın…), çünkü bil ki tüm bu şeyler gerçekleşirse sen kendinin Hocasısın (ne ararsan kendinde ara…) ve en mükemmel ruhsal durumda doğacaksın demektir.’

Sessizliğin Sesi kitabı eminim bir çoğunuz için farkındalık yaratacak, yeni ufuklar açacak ve yolunuzu bulmanız için yardımcı olacaktır. Tavsiye edilir!

*Helena Petrovna Blavatsky:Helena Petrovna Blavatsky 19.yyda yaşamış olan büyük bir teozofisttir. Yaşadığı dönemin en bilge kadını olarak nitelendirilir. Kendisi dünyayı, doğuda ve batıda çeşitli ülkelerini ziyaret ederek 7 kez dolaşır. Böylece doğu ve batının bilgeliklerini birleştirir. 44 yaşındayken, 17 Kasım 1875 yılında New York’ta psişik fenomenler ve spiritizm konularında uzman bir avukat olan Albay Henry Steel Olcott ile birlikte Teozofi Cemiyeti’ni kurar. Bu cemiyete başkanlık etmek istemez. Merkezi Hindistan, Adyar olan bu cemiyet seçmeci bir felsefe yoluyla; ezoterik felsefe çalışarak; dinleri, bilimleri, sanatları ve politikaları karşılaştırarak insanlara bilgeliği aktarmayı amaçlar; bir felsefe okulu olarak işlev görür.Madam Blavatsky “Sessizliğin Sesi” ni 1889 yılında tercüme etmiş ve derlemiştir. Himalayalar’daki  Altın Öğütler kitabından derlemedir.  Senzar dilinden çevrilmiştir. Bu dilde orijinal metin 7 renkli alfabe, altmış kutsal harf, 12 astroloji burçtan oluşur.  Sayı ve renklere bağlı olarak özel bir şekilde okunmaktadır. Tibet halkının yaşam koşullarını, oradaki sert iklimi ve hayat mücadelesini nedeniyle sert bir dille talimatlar şeklinde yazılmış ve sembolojik, soyut bir anlatımı olan bir eserdir.Madam Blavatsky, bilgeliğin hiçbir millete has olmadığını, bilgeliğin değişik milletler ve bölgelerde olduğunu, ancak sonuçta kaynağın tek olduğunu söylemiştir.
*Lanu: Mürid

Yararlanılan Kaynaklar :  aktiffelsefe.org



...
Nereye gidersen git sonunda yine kaçtığın kişi ile baş başa kalacaksın.
O kişi SENsin!
Bu yüzden; erteleme, yüzleş, hesapları bitir. O seni bitirmeden!



...

Yola çık!

Yetmedi mi oyalandığın?
Yola çık artık Dost, bekleme!




...

Her şey hayal ile başladı.

Her şey hayal ile başladı. ''O'' hayal etti ve biz olduk. Biz O'nun hayaliydik.
Hayal ile gerçek aslında BİR'dir.
Bizim gördüğümüz ilüzyon-zamandır.



...
Tek yol devrim; o da Bilinç Devrimi! Senin kendi içinde gerçekleştireceğin bir devrim...

Kitlesel bir devrime ihtiyaç yok. Bu mümkün değil! Devrim dışarıdan gelmez. Devrim sadece içinde gerçekleşebilir.

Devrim; kendi bütünlüğüne ve kendi 'Bir'liğine ulaşman ile mümkün olacaktır.



...
En uzun yolculuk kendi içine doğru yaptığın yolculuktur. Hadi başlayalım.



...